6 Mart 2012 Salı

Pollyanna’ya Son Mektup

“Aşk mektupları elbette yakılmalı, 
geçmiş en soylu yakacaktır.” 
(Nabokov) 

Muhabbet kuşumuz öldü 
Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak 
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman 
Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna 

Uyuyamadığım gecelerin sabahında 
Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı 
Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları 
Fırtına ters çevrilen şemsiyelere benzerdi 
Duaya açılan avuçlarım 
Avuçlarıma kar yağardı 
Kimi zaman tipi... 
Kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım. 
Birkaç kış geçti Pollyanna 
Ben hep mahzun kaldım. 
Kocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair 
Tuhaf şarkılar mırıldanarak: Şiirime kenar süsü olsam ben 
Bir kenar süsünün gülü olsam ben 
Sarı deftere tuttuğum bir günlük 
Aşk olsam ben... 

Sonra yazları 
Yaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu 
Balkon yaseminlerle sevişirdi 
Rüya hülyayla sevişirdi. 
Ben o beyaz ve güzel kokan çadırın altında 
Geceyle sevişirdim. 
Bir davet gibi otururdum balkonda 
Bir beyaz örtü gibi sarardım acılarımı başıma 
Ben sevgilisi çile olan bir gelindim Pollyanna 
Gel derdim gel, kim olursan ol yine gel... 
Çiçekli bir düğün davetiyesi gibi otururdum balkonda 
Yıldızlar ürkerdi, titrerdi davetimden 
Ayın etrafında beyaz bir hale dönerdi. 
Bileklerimi uzatırdım çıplak, beyaz ve inca 
Işıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak Pollyanna. 
Secde eden alnımı, 
Şarap içen dudağımla öpmek istedim. 
Dizlerimde ve dirseklerimde nasır tutan arayışımı 
Beyaz bir merhemle ovmak istedim. 
Beyaz bir günahtır aramak kimi zaman Pollyanna... 

İtiraf etmek gerekirse 
Domates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan 
Kalp şeklinde kültablaları 
Kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül 
Yetmezdi yeniden doğmaya. 
Orhan Gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse 
Bedelini ödedim ama Pollyanna 
İtiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para. 

Hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Pollyanna 
Çimento, demir, çamur... 
Duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım. 
En üst kattan düşerdim her gün 
Esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya 
Hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Pollyanna 
Sana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma 
Cevap beklediğim zamanlarda. 

Benim bir köyüm olmadı. 
Hiçbir şehir karlı sokaklarıyla bana 
Pazen gecelik giymiş bir anne gibi sarılmadı. 
İstanbul’u evlat edinsem 
Benimsemezdi nasıl olsa otuz yaşında bir anneyi 
Yüzyıllarca yaşamış bir çocuk olarak. 
Mütemmim cüz olamadım hiçbir aşka Pollyanna 
Bir kitaba bir cüz olamadım. 
Yukarıdan aşağı, yedi harfli battal boy bir intiharı denedim. 
Hiçbir bulmacayı tamamlayamadım. 
Bir kediyi okşasam ellerim yumuşardı 
Biri okşasam bir yumuşardı. 
Bire “BİR” olamadım. 

Fırfırlar olmalıydı oysa hayatımın kenarında Pollyanna 
Kırmızı puanlı bir şiir olarak uyumalı, mor puanlı 
uyanmalıydım. 
Pişman olmamalıydı orada olmalarından yeşil farbelalarım. 
Bir çingenenin çıkardığı dil olmalıydı şiirlerim. 

Sana bu son mektubu, 
Artık senden mektup beklemediğimi söylemek için 
yazıyorum Pollyanna 
son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak.

Didem Madak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder