15 Ocak 2013 Salı

yazmalıydım.içimde tutamam ya.böyle mi başlamıştır acaba birkaç önemli şair ya da yazar da yazmaya.içinde tutamadıkları mı vardı yoksa dışardan alamadıkları mı.düşündüm de bende her ikisi de.anlatamadım çünkü dinlemek istenmedim.duymadım çünkü söylemediler bana.sonra 'ana blog açtıydım ben ora yazsam ya la' dedim içimden.yine kimse duymadı.keşke sadece sen duysan.duysan gelir miydin mesela sabahın 5inde.ihtiyacım var deseydim sana.tüm yaptıklarıma rağmen.kalkıp gelir miydin yoksa sen de mi dinlemezdin.tüm bunları düşündüm bu sabah.o saf gülümsemeni düşündüm.o ne yapacağını bilemez çocuksuluğunu.o kelimeleri toparlayamayışındaki utangaçlığı.o ilgi isteyen insan bekleyen yalnızlıklarını.bana bakmadan konuşmalarını.ben gelmedim.gelemedim.gelemiyorum.nasıl bir korkak olduğumu hiçbir kelimeye tarif ettiremem.göze almak benim için geçmişten kurtulmak kadar zordu.bunlar da zaten birbiriyle bağlantılı zırvalar.hem bilmezsin belki sen ama ben değişimlere de alışamam.kurulu duygularım hiç yorulmaz benim.hiç durmaz.aksamaz.ama sen üzülme sakın.bunlar tanıdık duygular.bilindik hüzünler eski dostlar.yabancılık çekmiyorum kendime.ama hissediyorum.ben durdukça sen ilerliyorsun.şimdi gelemem.sana yetişmek için seni bekletemem.sen hiç durma.ben belki sana çıkan kestirme bir yol bulurum.

24 Mayıs 2012 Perşembe

Bir yeldeğirmeni niye döner ki?
Ben Don Kişot olsam bunu merak ederdim.
Ama ben yine ben olarak bir yeldeğirmeni olsam,
İlla bir Don Kişot'u severdim


turgut uyar

jonathan livingston

''yaşamak için ne çok neden var!balıkçı teknelerinin etrafında o rutin,sıkıcı dönüp dolaşmadan başka neler ar yaşamak için.cehaletimizi kırabiliriz,becerilerimizi,yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir,kendimiz olabiliriz.en önemlisi,özgür olabiliriz!uçmayı öğrenebiliriz.''

''yaşamın gerçek anlamını arayan,bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi biri olabilir mi?bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak.artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı;öğrenmek,keşfetmek,özgür olmak gibi''

martı jonathan bezginliğin,korkunun ve öfkenin bir martının ömrünü kısalttığını,bunların zihninden uzaklaştığında ise hoş ve uzun bir yaşam süreceğini de fark etmişti

23 Mayıs 2012 Çarşamba


Kimse Temizm Demesin
Sonra onlar çılgınlık bitip
Sürü dağılınca, yapayalnız gecelerinde
Durgun ve dilsiz, yastıklara çivili
Bir mızıka sesiyle uyanmazlar mı
Asaf'ın ateşlere karşı çaldığı ?..

Bir otel odasında gencecik çocuklar
Çırpındıkça bir yudum soluk için
Üzerine benzin döküp oynayanlar
Onlar birgün öpmeye eğilince çocuklarını
Dudaklarında duman ve yanık et kokusu
Boğum boğum tıkamaz mı soluklarını ?..

Sevgisiz bir tanrının kinle büyüttüğü
Ölüme tapınan o siyah adamlar
Onlar birgün yağmurlardan sonra
Güneş salkım salkım dallarda yanarken
Rüzgardan utanıp sudan korkmazlar mı ?..

Ayrılık herkesin kapısını çalar birgün
Dağlar kararırken ya da günün eşiğinde
Onlar, saz kırıp şiir yakanlar
İçlerinde gezinen kederi bir türküyle
Bastırmak isterlerse derinden ve sessiz
Çalmazlar mı duvarlara kirli bedenlerini ?..

Kimse temizim demesin, kimse
Bütün bir ülke odun taşıdı Behçet'in yangınına...
Onlar, secdesi küf kıblesi korku olanlar
Onlar birgün ölüm menevişlenince içlerinde
Tütmez mi kirpiklerinde 'dumanı lekesiz biri' ?..
 
Şükrü Erbaş

Biz Neden Başkalarını Sevemiyoruz
Gümüşün ustalarını bitirdik
Ahşap konakların oymalı dolapların
Üzümün camın kesme taşın ustalarını...
Akik kehribar yakut ve lal
İşleyip incecik dünyayı parmaklarıyla
Hantal düzlüğümüze köpük köpük
Pencereler açan ustalarını
Işığın, sevginin ve iyiliğin
Bitirdik bir bir hünerleriyle boğarak...

Uçurumların türküsünde şimdi sıra
Dorukların karında, çimenlerin sütünde...
Fırat'ı yasaklayıp Dicle'yi susturarak
Tütün peynir yün ve pirinci
Gömerek ağır toplarla toprağa;
Kıl cecim savatlı düş rüzgârlı poşu
Bin yıldır kendi yurdunda konuk
Bin yıldır göçer iki zulüm arasında
Akıl almaz bir yaşama ustası
Koca bir halkta şimdi sıra...

Narcissusun aynasında yalnız kendi suretimiz
Biz neden başkalarını sevemiyoruz...
 
Şükrü Erbaş

Tutuşmak Üzere Yeniden
Sızıyor sessizce kendi derinine
Çıkışını bulamayan sular.
İnsan aynı türküyü aynı içtenlikle
Söyleyemiyor ki uzun zaman
Böyle karşılıksız yankısız
Değişiyor usul usul eski duygular.

Biliyor musun kalbim artık
Bir kuş gibi çırpınarak pencere önlerinde
Titrek kanatlarıyla umudun
Düşmüyor bekleyişin hayal camlarına
Gelmene yakın saatlerde.

Hayat dolduruyor hey boşluğu kendince
Bir başka başlangıçla
Tutuşmak üzere yeniden
Pembe üflemeleriyle bir 
ince soluğun 

Soğuyor acılar bile..
 
Şükrü Erbaş